Başlığı okuyunca benim bu konuda bir uzman olduğum kanısına varmasını istemem kimsenin, zira değilim. Bu blogu da “seyahat blogum olsun ve çok okunsun” diyerek yazmaya başlamadım. Seyahat etmeyi seviyorum, hem de çok. Sanıyorum seyahat etmekten keyif almama sebep ailem. Onlarla yazları araba ile Ege ve güney sahillerine gider, her gün başka bir şehirde konaklar ülkeyi dolaşırdık. Sonra basketbol oynamaya başladım ve bu sefer de Türkiye’nin farklı illerine turnuvalar ve kamplar sebebiyle gitmeye başladım. Liseye başlar başlamaz dil okulu için yurtdışına çıktım. Sonra yazları kamplara gider oldum. Üniversitede ise staj, hukuk yarışmaları, toplantılar vs. derken bir baktım geziyorum. Bir süre yurtdışında eğitim aldım, yaşadım, çalıştım. Bu birikimlerimi de bu blogta bavul hazırlığından ekonomik seyahat tüyolarına gezdiğim yerlerle ilgili notlardan mekan önerilerime kadar paylaşıyorum. Bloguma yorum yazıldığında, okuyanlardan mail aldığımda çok mutlu oluyorum zira o zaman monolog yapmıyorum, interaktif bir iş yaptığımı hissediyorum. (Sana diyorum ey okuyucu, arada bir yorum yazarsan bak ne kadar mutlu oluyorum!!! Okuyup geçme yani, 2 satır bir şey yaz, selam et, hal hatır sor!)
Bana en çok seyahat yazıları yazmak isteyen ya da benim gibi gezen/gezmek isteyen kişilerden mail geliyor. Yeni yazılmaya başlayan seyahat bloglarını okumam ve yorum yapmamı isteyenlerin sayısı da yüksek. Herkese tek tek cevap vermeye çalışıyorum ancak bu yazının da genel bir fikir vereceğini sanıyorum. Artık konuya girme zamanıdır!
Tüm duyu organların açık gez
Yazmaya geçmeden önce gezmek ve gezerken neler yaptığın önemli. Ben babamın tabiriyle duyu organlarım açık geziyorum. Gezerken kafamı telefonumdan kaldırıp etrafa da bakıyorum. Sağda solda ne var, keşfediyorum. Sokaklarda kayboluyorum. Ne zaman bir şehirde kaybolsam, o şehirde harika dükkanlar, restoranlar keşfediyorum. Burnuma güzel bir koku geldiyse mutlaka izini sürüyorum. Gittiğim restoranın garsonuna güvenip yiyeceğim yemeği seçmesine izin veriyorum. Oturduğum barda, girdiğim mağazada ya da taksi beklerken insanlarla konuşuyorum, sorular soruyorum.
Defter kalem en iyi dostun olsun
Tüm bu birikimleri keşke hep aklımda tutabilsem ama bir zaman sonra bazı şeyleri unutabiliyorum. Bu nedenle de yanımda hep bir defter taşıyorum. Bu deftere bir yere gitmeden önce de arkadaşlarımın tavsiyelerini, yaptığım araştırmalar sonucu merak ettiğim restoranları, mekanları, dükkanları, müzeleri yazıyorum. Buraları gezerken de blog yazarken kolaylık olsun diye ufak ufak notlar alıyorum.
Özgün içerik ve fotoğrafların olsun
Artık internette bilgiye erişmek çok kolay. Ne yazarsan yaz, oradan buradan toplama bilgi olmasın, kendi cümlelerinle ifade etmek en mühim. Elbette bazı tarihsel ya da gittiğin mekana ilişkin bilgileri internetten bulabilirsin. O zaman da bu bilgileri nereden bulduğunu paylaşmayı dene. Seyahat sitelerinde, online dergilerde bulduğun içeriği alıp, başını sonunu değiştirip kendi yazısıymış gibi paylaşanların hemen tanındığını bizim gibiler tarafından da oldukça kınanıp ayıplandığını söylemeliyim. Elbette fotoğraflar için de aynı durum söz konusu. Mekanlarda kendi fotoğrafını çekmeni öneriyorum. Ben cep telefonuyla da fotoğraf çeksem de fotoğraf makinesi taşıyorum. Şu anda Canon G 12 ile yeni gözdem Olympus E- M 10 kullanıyorum. Oldukça da hafifler. Tavsiye ederim. Fotoğraf konusunda da kendini geliştirmen gerek, sadece güzel yazmak yetmiyor artık. Bunun için Instagram’da güzel seyahat fotoğrafı çeken kişileri takip edebilirsin; Kerimcan Akduman (icantravel.co), civilking, audiosoup, baya iyi, Çok Gezenler Kulübü ilk aklıma gelenler.
Ne yazacağını, nasıl yazacağını baştan belirle
Ben blogta mekanların, heykellerin ya da yapıların tarihlerini okumak istemiyorum. Bunları başka pek çok kaynaktan bulabilirsin. Ben gezilip görülecek yer listelerini, restoran önerilerini ve yemek tavsiyelerini merak ediyorum. Bu nedenle de bunları yazıyorum. Ancak ülkelerin siyasi tarihini, güncel durumunu, ekonomik şartlarını paylaşmak isteyen seyahat blogları da var. Ya da günde 50 TL’ye gezen ve ucuz seyahat önerileri paylaşan da sadece yemek ağırlıklı seyahat yazıları yazan da. Sen ne istediğine, ne yazmak ve paylaşmak istediğine karar vermelisin. Hepsinden biraz biraz da yapabilirsin, bir ya da birkaç tanesini de seçebilirsin. Ama düzenli bir okuyucu kitlesine sahip olmak istiyorsan ne seçersen seç kararlı olmanı öneririm. Seyahatle ilgili herkes bir şey yazabilir, önemli olan senin kendi deneyimi, kendi ağzından anlatıyor olman. Bu blogu da okumanın sebebi bu değil mi?
Basit bir blog ismi ve domain name seç derim
seyahatlekendiniözgürhissedebilenlerdenmisiniz.com gibi uzun bir isim yerine kısa, net seni anlatan telefonda ya da birine söylerken alt çizgi, sonra nokta, sonra orta çizgi vs. demen gerekmeyecek bir isim bul kendine. İsim bulurken domain name’in alınıp alınmadığını da önceden kontrol etmekte fayda var elbette. Eğer sadece Türkçe yazacaksan, Türkçe bir isim almanı öneriyorum. İngilizce bilmeyenler de seni rahat takip edebilsinler.
Sade bir tema inan en güzeli
Seyahat blogu olarak çok fazla fotoğraf paylaşacağın için sade bir tema tercih etmeni öneririm. Sitene girenlerin aradıklarını kolayca bulabilecekleri bir menü eminim okunma oranını artıracaktır. WordPress’in ücretsiz temalarından yararlanabilirsin.
Düzenli paylaşım yapmak, yazmak gerek ve unutma, kısa yazılar daha çok okunuyor
Eğer blogunun düzenli okunmasını istiyorsan sen de düzenli içerik girmelisin. Her gün yazı yazmak biraz zor olabilir, kabul ediyorum. Ancak haftada en az 3 içerik paylaşmanı öneririm. O kadar çok gezmiyor olabilirsin, “Ne yazacağım o kadar sık?” diyebilirsin. Benim önerim gezdiğin bir şehri farklı başlıklara bölebilirsin. Örneğin yemek yerlerini bir yazıda, müzeleri ve tarihi yerleri bir başka yazıda ve alışveriş adreslerini, beğendiğin dükkanları bir diğerinde toplayabilirsin. Üstelik, araştırmalara göre kısa yazılar daha çok okunuyor. Onun dışında seyahatle ilgili bilgileri, okuduğun kitapları, gideceğin yerle ilgili notlarını da paylaşabilirsin. Seyahat trendleri de oldukça merak ediliyor, bilesin.
Başlıklar etkileyici, ilgi çekici olmalı
Bir yazının tıklanması başlığına bağlı. Eğer ilgi çekici, insanda merak uyandıran bir başlık bulursan, durma yaz! Listeler de insanların oldukça ilgisini çekiyor. Örneğin; “24 saatte Brüksel, Brüksel’de görülmesi gereken 12 yer, Brüksel’de bu 10 şeyi yapmadan dönmeyin” gibi başlıklardan söz ediyorum.
Sosyal medyada da yer almak lazım
Blogların okunurluğu her geçen gün azalıyor. Bu nedenle sosyal medya desteği şart. Instagram, facebook ve twitter’da hesap açıp yeni yazılarını bu kanallardan duyurabilirsin. Sadece yazıyı değil, mutlaka bir tane de fotoğrafı paylaş, insanlar fotoğraf görünce yazıyı okumak isteyebilirler. Facebook ve Instagram’da takipçi satın alma olayına tamamen karşıyım ve iş yaptığım ajansların bunu çabuk fark ettiğini söylemek isterim. Ama reklam verebilirsin facebook’ta. Bir hafta boyunca farklı saatlerde içerik paylaşarak en çok ne zaman beğenildiğini, yorum aldığını ve insanların yazını paylaştıklarına bak, ona göre kendine bir zaman dilimi belirle ve bu saatlerde paylaşım yapmaya özen göster. Reklam için de aynı durum geçerli. Eğer bir mekan, yer vs. paylaşıyorsan onları da etiketleyebilirsin, böylece senin onları yazdığını bilirler ve belki paylaşırlar ya da yorum bırakırlar.
Biraz da SEO
Bunu öğrenmek şart. Blog yazılımlarına otomatik entegre edilebilen sistemler de bulunuyor. Seni aramalarda öne çıkaracak kelimeleri de seçebiliyorsun. Üzerinde biraz çalışmak lazım, evet. Google Analytics’e üye olarak sitene her gün kaç kişi girmiş, kaç kişi hangi yazıyı okumuş, ne kadar süre sitede kalmış vs. hepsini görebilirsin. İleride blog üzerinden proje yapacağın zaman sana istatistik sorduklarında bu verileri paylaşabilirsin. Alexa’da sitenin Türkiye genelinde kaçıncı site olduğunu sana söyleyecektir.
Dostlarla paylaş
Arkadaşlarına mail atarak blog yazdığını, bloguna göz atmalarını rica edebilirsin. Eğer beğenirlerse sana destek olmak için paylaşmalarını da isteyebilirsin. Ancak yapmazlarda bozulma, çünkü bazen en yakınların bile senin iyi şeyler yapmanı hafiften kıskanabilir.
Reklamları izlediniz
Blogun okunmaya başlayınca ve ilgi görünce reklam talepleri alabilirsin. Tatil, uçak bileti ya da kampanya siteleri “link” paylaşımı yapmanı isteyebilir. Bu durumda başa dönüp tek şey söyleyeceğim, içeriğin özgün olsun. Elbette reklam geliri elde edebilirsin, bunda bir sakınca yok zira sitenin domain name’i, hosting masrafları vs. var, eğer kendi kendine bu masrafları çıkarıyorsa ne güzel. Fakat sırf reklam almak için özgünlükten ödün verirsen, okuyucun hemen bozulur, bunu fark edersin. Bu nedenle, bu çalışmalarda da prensiplerini anlatabilirsin. Seçtiğin temanın sağ/sol kenarlarında reklam için alan ayırabilirsin. Ben okuyucu olarak reklam alan siteler hakkında olumsuz düşünmüyorum zira gazeteler bile reklam yayını yapıyor ancak tüm içeriğin de reklam olmamasına özen göstermek gerekiyor.
Mail ve yorumlara cevap vermek lazım
Okuyucular sana ve yazdıklarına değer verip, beğenip yorum yazıyorlarsa onları cevaplamak gerek. Ben her bir maile, yoruma tek tek cevap vermeye çalışsam da her zaman yetişemiyorum zira bir işim ve bir de çocuğum var. Ancak geç bile kalsam fırsat yaratmaya çalışıyorum. Sana da aynısını tavsiye ederim. Son olarak, spam yorumları elemek, engellemek için farklı programlardan faydalanabilirsin.
Benim ilk aklıma gelenler bunlar, başka sorun varsa, seve seve yanıtlamaya çalışırım.
33 Yorum
harika:))) yalnız en önemli şeyi yazmayı unutmuşsunuz, “tembelseniz bu işe hiç kalkışmayın, blog işi disiplin gerektirir”:))))) çünkü ben son bir yıldır bir blog açmayı düşünüp düşünüp erteleyenlerdenim, çünkü tembelim:)))
Evet, doğru söze ne denir! Ama ertelemeyin, yazmak ve paylaşmak çok keyifli olmaz mıydı?
fotoğraftaki defterler çoook güzel 🙂 markaları ne?
Teşekkürler, Archie Grand, Beymen Blender’da bulabilirsiniz. C*79’un sitesine bakarsanız diğer satış noktalarını da görebilirsiniz.
Pek çok seyahat blogu var, ama ben en çok sizinkini okuyorum. Blogda yorum görmek çok önemli dediğiniz gibi. Yorum yazılmayınca, insan kendi kendine konuştuğunu zannediyor. Şimdi ben buraya sizin kendinizle konuşmadığınızı söylemek için yazdım. Ben dinliyorum, siz devam edin 😉
Çok teşekkürler. Bunları duymak çok güzel. Ancak okuyanlar zaman zaman beğenilerini ya da beğenmedikleri şeyleri paylaşsalar ne güzel olur? Blogun online dergi ya da gazeteden farkı onu okuyan kişilerle interaktif olabilmesi değil mi? Bir de insan onca emek, zaman ve paylaşımla ilgili 1-2 cümle duymak istiyor zaman zaman, devam etmek için motivasyona ihtiyacı olabiliyor. Bunu da düşünmek lazım. Sevgiler,
Harika bir yazı!Aslında neden bu blogu okuduğumuzun cevabı:)
Çok teşekkür ederim. Sevgiler,
çok bilgi verici bir yazı olmuş bende senin yazılarını mümkün mertebe takip eden sesiz okuyucuların-danım 🙂
sevgiler…
Çok teşekkür ederim, ancak sessiz okuyucular arada sırada bir selam verse, ses etse ben de tek başıma olmadığımı, kendim yazıp kendim okumadığımı anlarım değil mi? sevgiler,
Merhaba ,
Ben arada bir seslenen okuyucularınızdanım aslında 🙂 Sizi instagram, twitterdan da takip ediyor hatta gazete yazilarinizi dahi okumaya calisiyorum. Paylaşımlarınız , hayat tarzınız oğlunuzla olan iletişiminiz her şey çok güzel görünüyor benim baktığım yerden. Ben yaklasik 9 yildir sürekli iş seyahatleri yapan biriyim ve bununla ilgili bir blog yazmayi hep dusundum ama gittigim ulkelerde hep “satis” sorumlulugum oldugu icin bazen gittigim yerin unlu mekanlarini gectim, gittigim sahil sehrinde denizi dahi goremeden geldigim oluyor. O ulkeye yeniden gitme firsatim olmazsa da o kadar uzuluyorum ki anlatamam. Ayrica esimle onumuzdeki tum seyahatlerimizi hep yurtdisi seklinde planliyoruz ama o da ikimizin de is yogunlugu sebebiyle senede 1 kez olabiliyor. Bu yogunlugun arasinda bloga baslayip basarili olamamak beni korkutuyor. Bir de bebek yapma fikrini de surekli erteliyorum ayni sebepler nedeniyle… Demem o ki Ozge hanim aslinda sizi ” imrenerek ” izleyen bir takipciniz var! Bir kac yil sonra umarim ben de sizin gibi bir bebek sahibi olur ve bebekle de seyahat eder, bu guzel deneyimlerimi paylasirim… Basarilariniz , seyatleriniz bol olsun… Sevgiler!
Sevgili Senem,
Çok teşekkür ederim yorumun için. Beni her yerden takip ettiğini duymak da çok güzel. Favori okurum olabilirsin:)) Çok yoğun çalışırken ben de iş seyahatlerine gidiyor ve gitiğim şehirde sadece otel odası-toplantı odası ve havaalanı görüyordum. Aksi durumlarda da yanımda müvekkillerim olduğu için çok gezemiyordum. Bu nedenle durumunu çok iyi anlıyorum. Umarım keyifle gezecek zamanlar da yaratabilirsin, bu dünyaya bir kez geliyoruz ve görülecek çok yer ver zira. Belki eşinle kısa destinasyonlar yapabilirsiniz haftasonu için. Vize istemeyen Batum, Belgrad gibi şehirler hem bütçenizi çok zorlamayabilir hem de zaman olarak 2 gün yetecektir. Bloga başlayıp yazamamak seni korkutmasın bence. Ben de başladığımda düzenli yazabileceğimi bilmiyordum, bunları deneyip görebilirsin ancak. Elbette zaman istiyor, emek istiyor, ancak yapamazsan da kimse senin gırtlağına yapışıp “neden yazmıyorsun?” demiyor. Çocuk konusuna gelince, orada laf söylemek bana düşmez ama ne kadar erken o kadar iyi derim ben. Ha “başka ne önerirsin?” diye sorarsan da, çocukla yaşam ve seyahat ile ilgili ne varsa bildiğim her yerde paylaşıyorum, anlatmaya da devam ederim zaten. Bak ne iyi oldu yorum yazdın, ben de oturdum cevap yazdım. İnsan okunduğunu bildikçe mutlu oluyor! Çok teşekkürler tekrar.
Yeniden Merhaba ,
Yanıtınız ve tüm önerileriniz için çok çok teşekkür ederim! Umarım hepsini en kısa sürede gerçekleştirebilir , sizi de “başlayabilirsem şayet” blogum konusunda bilgilendiririm :)) Belki siz de benim okurum olursunuz :)) Takipteyim her zaman! Sevgiler…
Bence blog tutmak online bir günlüğe sahip olmak gibi. Bu yüzden ilk fırsatta başlamanı öneririm. Ücretsiz template’lerden faydalanabilirsin. Domain name almak çok kolay. Blogspot da ücretsiz hosting imkanı sağlıyor. Onu da deneyebilirsin. Bir başka, eğer yazmaya devam ediyorsan o zaman yatırım yapar kendine bir logo, template vs. yaptırır, daha fazla faydalanabileceğin ve özelliklere sahip bir tema seçersin. Yazmaya başladığında mutlaka haber ver, ben bana gönderilen tüm blog önerilerini, paylaşımlarını fırsat buldukça inceliyorum. Geç de olsa sana da cevap yazarım, emin olabilirsin. sevgiler
Duzenli paylasim, duru ve akici bir dil.. 🙂
Gerçekten cok iyi ve yararlı bir yazı.Herkes mutlaka okumalı.
Çok güzel ve faydalı bilgiler vermişssiniz,elinize sağlık
Merhabalarrr,
Yıllardır yurtdışına çıkacağım zaman sizin yazılarınızı mutlaka okurdum. Hatta normal zamanlarda gitmediğim yerlerle ilgili yazılar gördüğüm zaman oraları için planlar yapardım.
Ve sonunda bende bir blog açtım:)
Yani aslında bir instagram sayfası açtım ” gastronomicengineer” adında daha sonra biraz daha ilerletip blog açmaya cesaret ettim.
Aslında bu yazıyı görmem blogu açtıktan sonra oluyor fakat yine de çok hoşuma gitti. Çok bilgilendirici bir yazı bana göre 🙂
Her şey için çok teşekkür ederim.
Süper yazılarınızın devamını diliyorum !
Gastronomic Engineer-Cansın
çok teşekkürler! Sayfa ve bloga çok sevindim. Paylaştıkça seyahat daha keyifli oluyor bence çünkü gittiğiniz yeri deneyimlemiş kişilerin tavsiyelerini okuyorsunuz. Yolunuz açık seyahatiniz bol olsun! Sayfasınıza ilk fırsatta bakacağım. Sevgiler.
Merhabalar Özge Hanım;
Yenidoğan bebek fotoğrafçısı olarak web siteme blog eklemek istediğim için araştırma yaparken sizinle karşılaştım,iyiki de karşılaşmışız,inanın çok faydalı bilgiler verdiniz bana.Size e-mail gönderdim eğer bakabilirseniz çok mutlu olurum.
Tekrar kaleminize sağlık,
Hoşça-kalın…
Sitenizi takip ediyorum ve cok güzel hosuma gidiyor süper paylasimlar var
Çok teşekkür ederim, sevgiler.
Kesinlikle okunası bir nasıl yazılır derlemesi olmuş, emeğinize sağlık. Gezi ve seyahat blogu yazmak diğer bir çok blog türüne göre yazarlara daha geniş alan tanıyan bir mecra. Kendi tarzınızı oluşturup, rahatlıkla yazabilirsiniz. Özelikle başlık seçiminizi ve ilk paragrafınızı çok etkileyici yazmak, okuyucuyu bir şekilde içeriye çekmek için en önemli etken. Unutmayın, okuyucusuna ulaşmayan hiç bir yazı amacına ulaşmış sayılmaz.
Özge Hanım, öncelikle emeğinize sağlık çok güzel yazmışsınız. Ben de bir seyahat sever hatta delisiyim. Yaklaşık 1 yıl önce kendi bloğumu kurdum. http://www.gezigurmesi.com önceki gezilerimi ve seyahatlerimi de yazdım 36 yazı olmuş. Gittiğim ülke sayısı 21(tabi her ülkeyi baştan başa gezmedim) sizinde söylediğiniz gibi istatistiklere veya tıklanmalara bakıyorum fakat kendim söylüyor kendim dinliyor gibiyim:) kendimi geliştirmem lazım sanırım. Fırsatınız olursa bir göz atmanızı rica ederim. Önerilerinizin çoğunu yapıyorum ama eksikler mutlaka var.
İlginize şimdiden teşekkür ederim
Selamlar, seyahat blogları haber siteleri ya da başka bloglara oranla daha az okunabilir zira insanlar seyahat edecekleri dönemlerde ya da hemen öncesinde araştırma yaparken bu blogları araştırıyor, okuyor. İstatistikler önemli ancak her şey demek değil, blogunuzu takip eden kitle, siz doğru ve özgün içerik ürettikçe, güzel fotoğraflarla ve ilginç bilgilerle yazınızı paylaştıkça artmaya devam edecektir. Kolay gelsin.
Bende bugün sırf gezilerimiz ve hatıralarımızı unutmamak amacıyla bir blog açtım. Sonra senin yazına denk geldim. Çok güzel anlatmışsın eline sağlık…
merhaba, aslında sizi uzun zamandır takip ediyorum (sosyal medyadan ve çok gezenler kulübünden) ama blogunuzu daha önce okumamıştım. Yeni bir seyahat blogu yazarı olarak tüyolar ararken rastladım. Normalde saatlerce bakınsam da hiç yorum kısmıyla ilgilenmezken farklı bir açıdan bakmaya başladım ve küçük bir yorum bırakmak istedim. Sevgiler…
Çok teşekkür ederim, seyahatler paylaştıkça güzel. İyi gezmeler dilerim.
Çok faydalı bir yazı olmuş gerçekten. Paylaşım için teşekkürler.
Faydalı ve ilham verici bilgiler. Oldukça güzel başlıklar seçmiş ve altlarını samimi bir dille doldurmuşsunuz. Blog yazmaya yeni başlayanlar için altın değerinde bir tavsiyeler.
teşekkür ederim. faydalı bulmanıza sevindim.
Özge Hanım, elinize, yüreğinize sağlık. Gerçekten bir blog yazarının olması gerekenleri samimi bir dil ile paylaşmışsınız.
Bende küçük bir ekleme yapmak isterim izninizle.
Açılacak blog hangi konuda olursa olsun yazılanları çok sayıda ziyaretçi tarafından çok okunması için sabırlı olmak gerekli.
Size katılıyorum, blog yazmak sabır işi:))